Ağustos Böceği ve Karınca

Çocuktum ufacıktım.
Top oynadım, acıktım.

Buldum yerde bir erik.
Kaptı bir Ala Geyik.

Geyik kaçtı ormana.
Bindim bir akdoğana.

Doğan yolu şaşırdı ,
Kaf Dağı’ndan aşırdı .

Attı beni bir göle,
Gölden çıktım bir çöle.

Çölde buldum izini.
Koştum tuttum dizini.

Geyik beni görünce,
Düştü büyük sevince.

Verdi bana bir elma.
Dedi;”dinlenme,durma.”

Dağdan yürü , kırdan git.
Altın köşke çabuk var.

Seni bekler ezeli,
Orda Dünya Güzeli.

Bin yıllık çile doldu.
Bunu dedi kayboldu.

Yedim sırlı elmayı ,
Gördüm gizli dünyayı .

Gündüz oldu geceler.
Ak sakallı cüceler.

Korkunç devler hortladı ,
Cinler cirit oynadı .

Kesik başlar yürüdü .
Saçlarını sürüdü .

Bir de baktım melekler.
Başlarında çiçekler.

Devlere el bağlıyor.
Gizli gizli ağlıyor.

Kılıcımı çıkardım,
Perileri kurtardım.

Kurtardığım periler,
Adım adım geriler.

Kanadını açardı .
Selam verir kaçardı .

Az, uz gittim dolaştım.
Altın Köşk”e ulaştım.

Bir kapısı açıktı ,
Ötekisi kapanıktı .

Kapalıyı açarak,
Açığa vurdum kapak.

At önünde et vardı ,
İt, ot yemez ağlardı .

Otu ata yedirdim,
Eti ite yedirdim.

Açtım bir elmas oda.
Devler şahı uykuda.

Gördüm, kestim başını ,
Dedim; “ey dev nerede?”

Nerde Dünya Güzeli?
Dedi, elimde eli.

Döndüm baktım bir Kırgız.
Elbiseli güzel kız.

Durmuş bakar yanımda.
Şimşek çaktı canımda.

Yaz mevsimi yaklaşırken, işte size yaz mevsimi ile ilgili güzel bir masal! Ağustos böceği ile karınca masalını bilenler biler, yaz mevsiminde çalışan karıncanın kış mevsimini nasıl da rahat geçirdiğini anlatan bir masaldır. Hadi şimdi bu masalı bir kez de bizim yazdığımız şekli ile okuyun. İşte haylaz ağustos böceği ve çalışkan karıncanın masalı…

Bir varmış, bir yokmuş… Zaman zaman içinde, kalbur saman içinde; kocaman bir ormanın içinde yaşayan birbirinden güzel hayvanlar varmış. Bu hayvanlar ormanın içinde kardeşçe yaşar, hepsi birbirine saygı ve sevgi besler, her zaman da mutlu geçinirlermiş.

Gel zaman git zaman derken yaz mevsimi gelmiş çatmış. Havaların ısınması ile birlikte tüm hayvanlar kırlarda çayırlarda dolanmaya başlamış. Akarsu kenarlarında, ağaç gölgelerinde serinler; bol bol uyuyup dinlenirlermiş. Yaz mevsimini yatarak geçiren hayvanlardan birisi de ağustos böceği imiş.

Ağustos böceği ağacın dibindeki evinde sabah kalkar, çayırlarda karnını doyurduktan sonra eline sazını alır, şarkı söyleyip dans edermiş. Yorulduğunu hissettiğinde de kendine bir ağaç gölgesi bulur, yatar uyurmuş. Yazını şarkı söyleyerek, dans ederek ve uyuyarak geçirecekmiş.

Karınca ise çalışkanlığı ile bilinen bir hayvanmış. Diğer tüm hayvanların aksine, karınca yaz gelse de çalışmaktan vazgeçmezmiş. Kış mevsimi için hazırlıklarını şimdiden yapmaya başlamış. Tüm hayvanlar ağaç gölgelerinde yatıp uyurken, o sürekli olarak evine bir şeyler taşıyormuş.

Günlerden bir gün, karınca yine evine yiyecek taşırken ağustos böceği ile karşılaşmış. Karınca ve ağustos böceğinin evleri birbirine çok yakınmış. Bu sebeple komşu sayılırlarmış. Ağustos böceği karıncanın sıcağın altında bir şeyler taşıdığını görünce hemen ona laf atmış:

Ağustos Böceği: ‘ Hey karınca kardeş! Sen bu sıcakta ne diye bir şeyler taşıyıp duruyorsun evine?’

Karınca biraz soluklanmak için komşusunun evinin önünde durmuş:

Karınca: ‘Ağustos böceği arkadaşım. Yaz mevsimi güzeldir, her istediğimizi doğa bize verir. Ama kış mevsimi soğuktur, çetin geçer. Eğer kış mevsiminde a ç kalmak istemeyen, yaz mevsiminde çalışır ve erzak hazırlar. Sen de eğer kış mevsiminde aç kalmamak istiyorsan, evine biraz yiyecek taşımalısın.’

Ağustos böceği gülmüş karıncaya:

Ağustos Böceği: ‘Hiç işim kalmadı şimdiden kış için hazırlık mı yapacağım? Seninki de saçmalık valla karınca kardeş. Ben yaz olunca şarkı söylerim, dans ederim, yatar dinlenirim. Yaz mevsiminde çalışmam, bol bol eğlenirim.’

Karınca ne derse desin ağustos böceğinin kendisini anlamadığını görmüş. O yüzden konuşmayı çok uzatmadan işine geri dönmüş.

Yaz mevsimi geçmiş, kış mevsimi gelmiş. Havalar birdenbire çok soğumuş. Hatta hemen arkasından kar bile yağmış. Bütün yiyecekler karın altında kalmış.

Ağustos böceği ise evinde hem soğuktan hem de açlıktan tir tir titriyormuş. Karıncanın lafını dinlemediği için kendisine çok ama çok kızmış. Keşke biraz yiyecek koysaymış evine. Ama artık her şey için çok geçmiş. Kar yağdığından bütün yemişler karın altında kalmış.

Ağustos böceğinin aklına karıncanın evi gelmiş. Bütün yaz çalışan karınca, evine onlarca yemek depolamış. Ağustos böceği de onun komşusu değil miymiş? Gidip isterse elbet ki ona da biraz yemek verirmiş.

Ağustos böceği hemen karıncanın kapısına dayanmış. Karınca kapıyı açmış ve soğuktan titreyen ağustos böceğini içeri almış. Karıncanın evi sıcacıkmış, çok güzelmiş.

Ağustos Böceği: ‘Komşu karınca kardeşim. Çok açım, çok da üşüyorum. Sen bana yemeklerinden biraz verir misin?’

Karınca biraz düşünmüş:

Karınca: ‘Sen bütün yaz ne yaptın peki?’

Ağustos böceği utanarak cevaplamış:

Ağustos böceği: ‘Şeyy, şarkı söyledim, dans ettim, uyudum…’

Karınca hemen yanıtlamış:

Karınca: ‘Madem yaz mevsimde şarkı söyledin dans ettin, şimdi de dans et, şarkı söyle! Ben sana söylediğimde, sen beni dinlemedin. O yüzden sana yemek veremem kusura bakma’ demiş.

Ağustos böceği yaz mevsiminde çalışmadığı için ve karıncanın lafını dinlemediği için çok ama çok pişman olmuş. Bir daha yaz mevsiminde çok çalışacağına dair söz vermiş.

Yorum Bırakınız