CADI İLE AVCI MASALI

Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellallığı pireler berber iken, ben anamın beşiği de tandır mıngır sallanır iken, buradan çok uzaklarda bir yerlerde bir cadı yaşarmış. Bu cadı o kadar güçlü bir cadıymış ki sinirlendiği birşeyi hemencecik taşa dönüştürebiliyormuş. Bu yüzden kimse onunla arkadaşlık edemiyormuş. Aslında bu cadı iyi bir cadıymış ama birisi onu sinirlendirdiğin de istemeden de olsa onlara baktığı an karşısındaki insan taşa dönüşüyormuş. Gel zaman git zaman günler ayları aylar yılları kovalamış. Cadı genelde şatosunda duruyormuş. Ara sıra ormana hava almak çıkar, kuşları sever, çiçekleri kokluyormuş. Ama bir avcının bir hayvanı öldürdüğünü gördüğünde çok sinirlenir, avcıya baktığı an avcı taşa dönermiş. Yine böyle bir gün ormanda dolaşırken bir avcı görmüş. Avcı bir tavşanı vurmuş. Cadı o kadar üzülmüş, o kadar sinirlenmiş ki birden ağlamaya başlamış. Cadının ağlama sesini duyan avcı arkasına dönmüş. Avcı bir de ne görsün! Bu zamana kadar gördüğü en güzel kızmış cadı. Yemyeşil iri iri gözleri, bukle bukle siyah saçları, bembeyaz teni, incecik beli, upuzun boyu varmış. Avcı cadıyı gördüğü an aşık olmuş. Ama cadı ağlıyormuş ve oldukça öfkeli gözüküyormuş. Avcı cadıya yaklaşmaya başlamış. Bu sırada cadı da avcıya bakıyormuş. Bu zamana kadar gördüğü en uzun boylu, en güzel yüzlü erkekmiş. Sapsarı saçları, masmavi gözleri varmış avcının. Cadı da avcıya aşık olmuş. Ama şu an ona çok sinirliymiş. Eğer avcının gözlerine bakarsa avcı taşa dönecekmiş. Avcının kendine doğru geldiğini görmüş hemen başını eğmiş. Hala çok sinirli ve üzgünmüş. Cadı kafasını erdiğinde, bir el birden çenesini okşamış. Cadı avcının olduğunu biliyor fakat avcıya bakamıyormuş. Birden avcı canının kafasını kaldırmış ve gözümde gelmişler. Cadı ” eyvah. Şimdi taşa döneceksin. ” demiş. Ama birden bire ikisinin gözlerinin ortasında bir ışık belirlenmiş. Cadının taşlaşma büyüsü avcıya etki etmiyormuş. Cadı çok sevinse de birden aklına bir soru gelmiş. Acaba bu avcı da büyücü olabilir miymiş ?  Cadının suratındaki değişiklikleri gören avcı sormuş. Benim hakkımda merak ettiğin bir şeyler mi var leydim? Demiş. Cadı da cevap vermiş.

– ‘ Evet. Ben birisine çok kızdığımda o kişinin gözlerine bakarsam o kişi taşlaşıyor. Sen neden taşlaşmadın çok şaşırdım.’

Avcı da bu duruma şaşırmış. Birlikte konuşa konuşa, kendilerini anlata anlata cadının şatosuna doğru gitmişler. Cadının şatosuna geldiklerinde cadı avcıyı içeriye davet etmiş. Avcı da kabul etmiş. Dışarıdan bakıldığında şato çok korkutucu gözüküyormuş. İçeriye girdiklerinde avcı çok şaşırmış. Şatonun içi o kadar güzel, o kadar renkliymiş ki. Renk renk çiçekler, altınlar, gümüşler varmış. Avcı sormuş:

-‘ Dışarıdan çok ürkütücü görünüyorken içi nasıl da böyle olabilir ?’’

Cadı cevap vermiş.

‘ Ben aslında kötü biri değilim. Ama insanları istemeden taşlaştırdığımdan dolayı, kimsenin yanıma yaklaşmasını istemiyorum. Onları taşlaştırdığımda çok üzülüyorum.’’

Cadının evinde bir ayna varmış. Ayna her şeyi doğru söylermiş. Cadı olan biteni aynaya anlatmış. Ayna da cevap vermiş.

-‘ Sevgili leydim. İşte bu gerçek aşktır. Gerçek aşk engel tanımaz.’ Demiş.

Cadı ve avcı bir aya kalmaz evlenmişler. Yüzüklerini taktıkları anda şatonun dışı da içi gibi neşeli gözükmüş. Biraz zaman geçtikten sonra bir de bakmışlar ki cadı artık sinirlendiği insanları taşlaştırmamaya başlamış. İşte bunlar hep gerçek aşkın sayesinde olmuş. Bir ömür boyu mutlu yaşamışlar.

2 Yorumlar

  1. esra
    Çok güzel bir hikaye😊
    04/09/2017 at 23:26
  2. çok güzzel çok tşk öğretmenim artı verdi sayesnizde :)
    25/10/2017 at 15:36

Yorum Bırakınız