Ömer Seyfettin Diyet Hikayesi

Ömer Seyfettin Diyet Hikayesi

Bir varmış, bir yokmuş… Osmanlı Dönemi zamanında yaşayan dürüst, mert, delikanlı bir demirci ustası varmış. Bu demirci ustasının adı Ali imiş. Ali usta, dükkânında tek başına gece-gündüz demeden çalışır, ham demirden dövdüğü kılıçlar ile yiğit askerlere kılıç, kalkan, bıçak yaparmış. Demirci Ali’nin adı bütün askerler arasında bilinir, askerler kendilerine kılıç seçimi yaparken özellikle Ali Usta’nın yaptığı kılıçlardan seçmeye özen gösterirmiş.

Demirci Ali garip bir adammış. Kimseyle konuşmaz, yanına çırak almaz, sadece işinle muhatap olurmuş. Demirci Ali uzun boylu, kalın pazılı, geniş omuzlu bir delikanlıymış. Bekâr olan bu yağız delikanlının akrabası da yokmuş. Kimse Demirci Ali’nin nereden geldiğini bilmezmiş.

Demirci Ali, gece-gündüz demeden çalışır; askerlere en güçlü ve en güzel kılıçları yapmak için var gücüyle uğraşırmış. Demir ustası dükkânın kapısını sadece savaş zamanı kilitler ve ortadan kaybolurmuş. Savaş bittikten sonra Demirci Ali tekrar işinin başına ve dükkânına geri gelirmiş.

Halk Demirci Ali hakkında pek bir şey bilmezdi. Onun hakkında birçok iddia ortaya atılmıştı. Kimi Demirci Ali için cellât elinden kaçmış ir çelebi derken kimi ise sevgilisi ölen bir delikanlı yorumları yaparmış. Fakat halk, kim olduğunu bilmese de Demirci Ali’yi çok sever, onun gibi bir delikanlının şehirlerinde olmasından gurur duyarlarmış.

Demirci Ali’nin hikâyesi ise özünde çok hüzünlüydü. Babası zamanında büyük bir derebeyi idi. Fakat babasının başı vurulunca, Ali’ne amcası sahip çıkmak istemişti. Ali’nin amcası çok zengin fakat gösteriş delisi bir adamdı. Ali’yi yanına alan ve okutmak isteyen amcaya karşılık Ali ‘kimseye gönül borcu kalsın’ istemeyen biriydi. ‘Ben kimseye eyvallah etmeyeceğim’ diyen genç delikanlı, bir gece amcasın köşkünden kaçtı ve adını bilmediği diyarlara gelip yaşlı bir demir ustasının işe girdi. Burada zanaatı öğrenen Demirci Ali, o günden beri ham demirlere şekil vermekle uğraştı, durdu.

Demirci Ali sabah namazından önce kalkar, namazını kıldıktan sonra işine başlardı. Çalışmayı çok seven Ali, haylazlıktan nefret ederdi. Yine böyle günlerin birinde Demirci Ali, sabah ezanından beri dövdüğü kılıcı bitirip akşam namazını kılmak için işyerinin karşısında bulunan mescite doğru yol aldı. Dükkânın kapısını kilitlemezdi, burada hırsızlık olmazdı çünkü.

Demirci Ali mescitte namazını kıldı, ardından güzel bir Mesnevi dinletisi olduğunu öğrenince onu dinlemek için de kaldı. Mesnevi okundukça Demirci Ali ruhunun arındığını hissetti. İki garip derviş sesleri ile Ali’nin ruhunu okşuyor, manevi bir huzur veriyordu.

Mesnevi dinletisi Demirci Ali’nin ruhunda öyle bir his bıraktı ki; mescitten çıkınca dükkana gitmek yerine ılık yaz gecesine yürümeyi tercih etti. Etrafında her şey çok güzeldi; bülbüller ötüyor, yıldızların ışığı geceyi aydınlatıyordu. Farkında olmadan ormanlık alanın içinde bulunan köprünün üzerine gelen Demirci Ali, doğanın sessizliğini dinlemeye başladı. O sırada duyduğu bir ses ile irkildi:

Subaşı: ‘Kim var orada?’

Ali gelenlerin kent subaşının adamları olduğunu anladı. Bu saatte dışarıda dolaşmak onların gözünde pek iyi bir şey değildi. bu sebeple dışarıda gördüklerini cezalandırırlardı.

Subaşı: ‘Ali usta senin ne işin var bu saat bu köhne yerde?’

Demirci Ali cevap veremez. Subaşılar Ali’nin kötü bir adam olmadığını bilirler, ona bir şey yapmadan dükkâna gönderirler.

Demirci Ali, dükkana geldiğinde şaşırmıştır. Dükkânın kapısını çekerek gittiğine emindir fakat dükkânın kapısını açık bulur. ‘Rüzgâr açtı herhalde’ diye düşünen Demirci Ali dükkana girer ve çok yorgun olduğunu hissedip kendini yatağına atar.

Ertesi sabah kapının yumruklanması ile uyanır Demirci Ali. Ne olduğunu anlayamamıştır fakat kapıda biri ısrarla kapıya vurur. Demirci Ali hemen kapıyı açar. Karşısında bekçi başını görür.

Bekçi Başı: ‘Ali Usta dükkânını arayacağız.’

Ali Usta şaşırmıştır.

ALİ Usta: ‘Neden arayacaksınız ki benim dükkânımı?’

Bekçi Başı: ‘Geçen gece Budak Bey’in mandırasında hırsızlık olmuş. Çalınan koyun da köprünün orada kesilmiş. Çalınan paralar da kese içindeymiş. Kesenin bir tanesini boş bir şekilde senin dükkânın önünde bulduk.’

Demirci Ali Usta şaşırmış. Ama sesini çıkarmadan bekçi başını dükkâna buyur etmiş. Bekçi başı ve adamları dükkâna girmiş. Arama yaparken yeni yüzülmüş bir koyun derisi bulmuşlar. Kapının eşiğinde de kan lekeleri görünce Demirci Ali’yi tutuklamışlar. Demirci Ali, ‘Ben bir şey yapmadım’ dese de onu kimse dinlemiyormuş.

Demirci Ali, dönemin hâkimleri olan kadının karşısına çıkarılmış. Cezası hırsızlık yaptığı için elinin kesilmesi olacakmış. Demirci Ali yalvarmış, eli kesilirse bir daha iş yapamazmış. Ama karar belliymiş.

Demirci Ali’nin ne kadar dürüst bir insan olduğunu bilen askerler ise bu duruma çok üzülmüşler. Onun eli kesilirse kendilerine kılıçları kim yaparmış? Şehrin en zenginlerinden biri olan Hacı Kasap’a giden askerler Demirci Ali’nin diyetini ödemesi için Hacı Kasap’a yalvarmış. Adam da Demirci Ali’yi kendisine çalışması şartı ile elinin kesilmesi karşılığında diyeti ödemeyi kabul etmiş.

Demirci Ali bu teklifi kabul etmek istemiyormuş. Hayatında kimseye borçlu kalmak istemezmiş. Ama askerlerin ısrarına dayanamamış ve teklifi kabul etmiş. Hacı Kasap, çok zengin fakat bir o kadar da gaddar bir adammış. Demirci Ali’yi yanına almış ve genç delikanlıyı sabahtan ertesi sabaha kadar çalıştırmaya başlamış. Bütün işlerini ona yaptırıyormuş. İşleri yaptırırken de ‘Ben senin diyetini ödemeseydim elin sakat kalacaktın’ diyerek verdiği parayı başına da kakıyormuş.

Demirci Ali bu adamın zulmüne ve başına kakmasına bir hafta dayanabilmiş. Bir hafta boyunca 2-3 saatlik uykuyla ayakta kalan Demirci Ali, aynı zamanda adamın kendisine verdiği buğday çorbası ile karnını doyururmuş. Fakat adamın sürekli olarak verdiği parayı başına kakmasına daha fazla dayanamamış.

Günlerden bir gün Hacı Kasap Demirci Ali’nin başına gelmiş ve Ali’ye hem hakaret etmiş hem de verdiği parayı kast ederek ‘Ben paranı ödemeseydim sakat kalacaktın’ demiş. Demirci Ali artık daha fazla dayanamamış. Eline aldığı büyük bir satır ile elini bir kerede kesmiş. Kesik kolunu alarak:

Demirci Ali: ‘Al bakalım, diyetini ödediğin şey bu!’

Demirci Ali, kente geldiği gibi yine sır dolu bir şekilde başka yerlere gitti. Onu ne gören, ne de duyan oldu.

 

 

2 Yorumlar

  1. Bazi iyiliklerin diyeti odenmiyor anca ya canin yanacak yada parcan gidecek
    21/03/2017 at 23:06
  2. Semra hanım doğru söylüyor.
    30/09/2018 at 20:20

Yorum Bırakınız