Etiket: fil

Kıskanç Maymun ve Yavru Fil
Kıskanç Maymun ve Yavru Fil

Kıskanç Maymun ve Yavru Fil

Hayvanat bahçesinde sevimli bir fil varmış. Oraya gelen tüm ziyaretçiler hemen filin olduğu kafesin önünde toplanıp onu sevip yiyecek verirlermiş. Diğer hayvanlar file gösterilen bu ilgiden rahatsız olmazlarken, filin kafesinin yanındaki maymun onu çok kıskanırmış. ” İnsanlar bu çirkin filin nesini beğeniyorlar, ben ondan daha sevimliyim. ” deyip duruyormuş.

Yavru fil maymunun bu düşmanca tavrına bir anlam veremiyormuş. Ona; ” biz seninle komşuyuz, kaç yıllık arkadaşız neden böyle davranıyorsun. ” dediğinde maymun hiç oralı olmuyormuş. Kıskançlığı gözünü öylesine kör etmiş ki mantıklı düşünemiyormuş. İnsanların file değil de kendisine ilgi göstermelerini arzu ediyormuş. Yavru fil burada olmazsa insanların tüm ilgisinin ona yönelebileceğini düşünüyormuş. Bu konuda hemen harekete geçmeye kararlıymış.

Ertesi gün bakıcıları her birine kahvaltı olarak meyve dağıttığında, maymun kendisine verilen muzlardan birini saklamış. Öğlen ve akşam yemeğinde de birer tane muz saklamış. Maymunun amacı bu muzları filin kafesine atıp, onun kayarak düşmesini sağlamakmış. Eğer fil düşüp sakatlanırsa onu buradan götürecekleri için tüm ilgi kendi üzerine yönelebilirmiş. Birkaç gün bu şekilde muzları istifleyen maymun ertesi gün kararını uygulamaya karar vermiş. Sabaha karşı uyanmış henüz hava tam olarak aydınlanmadığı için çevresini pek göremiyormuş. ” Filin kafesine bu muzları atacağım ve ondan kurtulacağım.” diye düşünerek muzları sakladığı yere doğru yönelmiş. Tam muzları aldığı sırada bastığı yeri göremediği için ayağı kaymış ve hızla yere düşmüş. Diğer hayvanlar duymasın diye sesini çıkaramıyormuş çünkü yaptığının anlaşılmasını istemiyormuş. Düştüğü yerden kalkmaya çalışmış ama değil kalkmak olduğu yerden kımıldayamıyormuş bile. Bir süre sonra canının acısından bayılıp kalmış. Sabah yavru fil uyanıp da maymunu yerde hareketsiz yatarken görünce çok korkmuş. Maymuna seslenmiş ama ondan hiçbir karşılık gelmemiş. Bunu gören yavru fil maymuna bir şey olduğunu anlamış ve var gücüyle bağırmış. Onun bu bağırtılarına koşup gelen hayvanat bahçesinin görevlileri maymunu baygın olarak bulmuşlar ve hemen alıp götürmüşler.

Hayvanat bahçesindeki tüm hayvanlar bu duruma çok üzülmüşler ve günlerce maymunun iyileşmesi için dua etmişler. Özellikle yavru fil çok üzülmüş günlerce birşey yiyip içememiş. Aklı arkadaşındaymış onun geçirdiği bu kazaya çok üzülüyormuş. Aradan bir hafta geçmiş ve bir sabah görevliler maymunu alıp kafesine getirmişler. Maymunun vücudu sargılar içinde olsa da iyi görünüyormuş. Tüm hayvanlar en başta da yavru fil maymuna geçmiş olsun dilemişler. Bu duruma çok duygulanan maymun; ” fil kardeş sana bayatımı borçluyum. Eğer sen o sabah beni baygın görüp görevlileri buraya toplamamış olsaydın ben bugün ölmüş olacaktım. Ayrıca sana bir de özür borçluyum çünkü ben senin kayıp düşmen için tuzak hazırlamaya çalışıyordum ve kendi kazdığım çukura kendim düştüm. Beni affedebilecek misin? ” diye sormuş. Yavru fil bu duyduklarına çok şaşırsada ; ” madem ki hatanı anladın ve özür diliyorsun, ben de seni affediyorum arkadaşım. ” cevabını vermiş. O günden sonra da maymun bir daha ne yavru fili ne de bir başka arkadaşını hiç kıskanmamış. Kıskançlığın ne kadar kötü birşey olduğunu böyle bir tecrübeyle anlamış.} else {

MUTSUZ FİL
MUTSUZ FİL

MUTSUZ FİL

Ormanda koca bir fil varmış. Bu fil çok yalnızmış çünkü hiç çocuğu yokmuş. Ormanda aslanın ve ayının yavruları varken kendi çocuğunun neden olmadığına anlam veremiyormuş ve bu duruma çok üzülüyormuş. Aslanın çocukları ile oynamasına imreniyormuş; Çünkü kendi canı çok sıkılıyor, kendinin de bir çocuğu olsun istiyormuş. Doktor ata giderek sorununu anlatmış;

Fil: – Merhaba doktor. Ben çocukları çok seviyorum ama benim bir çocuğum yok. Bende çocuğum olsun istiyorum diğer tüm hayvanların olduğu gibi.

Doktor at: -Sen hastasın fil kardeş. Senin çocuğunun olmasının imkanı yok. Artık bu duruma daha fazla üzülme, boş yere kendini yıpratıyorsun.

Fil: – Nasıl yıpratmam? Ben çok yalnızım. Bir çocuğum olsa böyle mi olurdu at söyle bana? Onu çok sever, onunla oyunlar oynardım.

Doktor at: – Sıkma canını, bu dünyada tek çocuğu olmayan sen değilsin. Kendine arkadaş edinmeni ve onunla vakit geçirmeni tavsiye ederim. Arkadaş edinmek sana iyi gelecek, seni yalnızlığından kurtaracaktır. Suratını asıp doktor atın yanından ayrılan fil, yol boyunca üzgün yürümüş. Evine geldiğinde, suratını asmış ve oturmuş.

Fili gören zürafa sormuş: -Neyin var fil? Fil cevap vermemiş. Zürafa çok sinirlenmiş ve filin yanından ayrılmış. Fil, günlerce aylarca suratı asık oturmuş. Kimse ile konuşmamış. Orman halkı, file birdenbire ne olduğunu anlayamamış. Sorana cevap vermiyormuş. Birgün rüyasında çocuğu olduğunu ve onunla oyunlar oynadığını gören fil, bu rüyadan uyandığında hıçkıra hıçkıra ağlamış. Sesi tüm ormana dağılmış. Tüm orman halkı başına toplanmış ancak kimseye cevap vermiyor, niye ağladığını söylemiyor, sadece ağlıyormuş. Fil hıçkıra hıçkıra ağlarken, bir şeyin dokunduğunu hissetmiş. Arkasını dönüp baktığında, bu küçücük bir filin hortumuymuş. Yanına sokulan küçük, kimsesiz fil, koca filin gözyaşlarını dindirmeyi başarmış. Sonsuza kadar bu iki fil birlikte oyunlar oynayarak mutlu mesut yaşamışlar.}