Etiket: prenses masalları

Bezelye Prenses Masalı
Bezelye Prenses Masalı

                                                                  

Bir zamanlar bir prens varmış. Bu prens evlenmek istiyormuş, ama evleneceği kişi gerçek bir prenses olmalıymış. Böyle birini bulmak için bütün dünyayı dolaşmış, ancak nafile! Prens, karşısına çıkan prenseslerin gerçekten prenses olup olmadığını bir türlü anlayamıyormuş. Çünkü bu kızlarda hep eksik bir şeyler oluyormuş. Prens sonunda üzüntü ve umutsuzluk içinde yurduna dönmüş.

Aylar ayları kovalamış, bir gece korkunç bir fırtına çıkmış. Şimşekler çakıyor, gök gürlüyor, bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor adeta kıyamet kopuyormuş. Dışarısı bu haldeyken sarayın dış kapısının zili çalınmış. Yaşlı kraliçe gidip kapıyı açmış. Fakat o da ne! Kapıda, yağmurdan ve fırtınadan perişan olmuş bir zavallı bir kız duruyormuş. Üstelik her tarafından sular akan, tepeden tırnağa sırılsıklam olmuş bu kız gerçek bir prenses olduğunu söylüyormuş.

“Eh, anlarız bakalım!” diye düşünmüş içinden yaşlı kraliçe, ama kimseye bir şey söylememiş.

Yaşlı kraliçe hemen yatak odasına gitmiş, yere bir bezelye tanesi koymuş. Bu bezelye tanesinin üzerine de yirmi tane döşek, döşeklerin üzerine de yirmi tane kaz tüyü yatak koymuş. Gece olunca prensesi bu yatakta yatırmışlar.

Yaşlı kraliçe merakla sabah olmasını beklerken sonunda sabah olmuş. Kraliçe hemen kızın odasına koşmuş ve uyanık gördüğü kıza gece nasıl uyuduğunu sormuş.

“Ah, korkunç bir şeydi!” demiş prenses. “Bütün gece gözümü bile kırpmadım! Allah bilir ne vardı yatak ta! Sert bir şeyin üstünde yatmışım gibi, her yerim çürüdü, mosmor kesildi! Gerçekten berbattı!”

Böylece anlaşılmış ki, yirmi döşek ve yirmi kaz tüyü yatağın altındaki bezelye tanesini hissedecek kadar nazlı, narin olduğuna göre, bu prenses hakiki bir prensesmiş! Prens sonunda gerçek prenses olduğuna inandığı bu kızla evlenmiş. O bezelye tanesini herkesin görmesi için müzeye koyulmuş.

Eğer kimse almadıysa, bugün bile gidip görebilirsiniz onu. Gördünüz mü: işte size hakiki bir masal!

OBUR PRENSES VE PERİ KIZI MASALI
OBUR PRENSES VE PERİ KIZI MASALI

Sabır çok önemlidir çocuklar. Sabreden kişi er ya da geç sabrının karşılığını alır. Sabredemeyen, acele davranan kişiler hiçbir şeyi başaramazlar. Bunun bir de masalı vardır, bilir misiniz? İşte size sabrın önemini anlatan güzel mi güzel bir masal… Gözlerinizi kapatın ve masallar diyarından gelen bu masalın keyfini çıkarın…

Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, uzak mı uzak diyarların birinde büyük bir ülke varmış. Bu ülkenin akıllı bir kralı ve kralın da obur mu obur bir oğlu varmış. Prens o kadar şişman o kadar oburmuş ki ülkede herkes onu Obur Prens olarak bilirmiş. Bu prens günün her vaktinde her anında yemek yemek istiyormuş. Aşçılar bu prensi neredeyse doyuramamaktan korkuyormuş. Kral da oğlunun bu haline çok üzülüyormuş ama ne yapsa oğlunun iştahını kesemiyormuş.

Gel zaman git zaman kral bu işin böyle gitmeyeceğine karar vermiş. Bütün yardımcılarını toplamış ve oğlunun bu durumuna çare bulunması için emir vermiş. Kralın yardımcıları düşünmüş, taşınmış, prensin bu iştahına nasıl bir çözüm bulacaklarını tartışmış. En sonunda güzel bir fikir bulmuşlar ve kralın karşısına çıkmışlar:

Yardımcılar: ‘Kralım! Sizin oğlunuz için güzel bir fikir bulduk. Sarayın dışında oğlunuz için büyük bir kule inşa edebilirsiniz. Başına bir nöbetçi koyabilir ve oğlunuzun günlük belirli miktarda yemek yemesini sağlayabilirsiniz. Nöbetçi ne olursa olsun oğlunuza miktarın dışında yemek vermez ve böylece Obur Prens zayıflar.’

Kral bu fikri çok sevmiş. Hemen sarayın dışında bir kule yaptırmış ve en inatçı nöbetçilerden birisini kulenin başına dikmiş. Nöbetçi, Obur Prens’e günlük ne kadar yemek verilmesi gerekiyor ise o kadar yemek veriyor, Obur Prens ne kadar isterse istesin daha fazlasını vermiyormuş.

Günler ayları kovalamış. Obur Prens yediği yemeklerden hiç memnun değilmiş. Ne yaparsa yapsın nöbetçi Obur Prens’e daha fazla yemek vermiyormuş. Prens, açlıktan artık hayaller görmeye başlamış. Gözünün önünden en sevdiği yemekler bir bir geçerken, rüyalarında ziyafet sofraları görüyormuş.

Obur Prens bir gece rüyasında güzeller güzeli bir peri kızı görmüş. Peri kızı Prens’in yanına yaklaşmış ve elindeki iksiri Prens’e uzatmış:

Peri Kızı: ‘Sevgili Prens, bu iksir senindir. Ancak bu iksirin sadece üç damlasını içeceksin. İksirin geri kalanını ise bir ömür saklayacaksın. Sakın unutma, kalan iksiri ne olursa olsun sakın içmeyeceksin. Bu şartı kabul edersen sana iksiri verebilirim.’

Prens, peri kızının söyledikleri karşısında çok şaşırmış ancak ayağına gelen bu fırsatı kaçırmak istememiş. Peri kızının teklifini kabul etmiş. Sabah olup rüyasından uyandığında ise masanın üzerinde iksir şişesini görünce rüyasının gerçek olduğunu anlamış. Prens iksirden peri kızının dediği gibi sadece üç damla olacak şekilde içmiş. O da ne! Prens iksiri içtiği gibi güzel bir uykuya dalmasın mı?

Günler geçmiş ancak Prens uyanmamış. En sonunda bir hafta geçince uyanan Prens ne olduğunu anlamaya çalışırken aynaya bir bakmış ki ne görsün! Öyle bir zayıflamış öyle bir zayıflamış ki kendisi bile gözlerine inanamamış! Prens peri kızının iksirinin etkisini gösterdiğini anlamış ve mutluluktan dünyalar onun olmuş.

Obur Prens’i karşısında zayıf bir şekilde gören Kral, çok sevinmiş. Bütün ülke Prens’in bu durumunu sevinçle karşılamış ve Prens ülkenin en güzel kızı ile evlenmiş.

Günler ayları, aylar ise yılları kovalamış. Prens evlendiği kız ile çok mutlu olmuş. Herşey yoluna girdi diye düşünürken birdenbire kral çok hastalanmış. Bütün ülke kralın hastalığı karşısında yasa bürünmüş. Doktorlar, uzmanlar, işin ehli insanlar da kralın bu derdine çare bulamamış. Prens babasının gözlerinin karşısında erimesine daha fazla dayanamamış ve aklına gelen ilk fikri uygulamaya koymuş.

Yıllar önce peri kızının kendisine verdiği ve sakladığı iksiri babası için ortaya çıkarmış. Peri kızının söyledikleri aklına gelmiş. Bu iksiri Prens’e sadece birkaç damla içmesi için vermiş ancak Prens şimdi o iksiri babasına da içirecekmiş. Çünkü başka çaresi yokmuş.

Prens iksiri babasına içirmiş. İksiri içen Kral, oracıkta ölmüş. Prens, ne yapacağını şaşırmış, üzüntüsünden, vicdan azabından günlerce uyuyamamış. İksirin neden etki etmediğini kendi kendine sormuş durmuş.

Bir gece Prens rüyasında kendisine iksiri veren peri kızını görmüş yeniden. Hemen sormuş:

Prens: ‘Peri kızı, neden iksir babama etki etmedi’ demiş.

Peri kızı: ‘Sevgili prens, o iksiri sana bir daha kullanmamanı söylemiştim’ demiş.

Prens: ‘Ben bilemedim peri kızı. Babam çok kötü durumdaydı. Ona da iyi gelir diye düşündüm. Keşke içirmeseydim… Ancak merak ediyorum neden bir daha kullanmamalıydım o iksiri’ diye sormuş.

Peri Kızı: ‘Çünkü o iksir bir zehirdi Prensim’ demiş.

Prens iyice şaşırmış.

Prens: ‘Peki neden beni zehirlemedi?’

Peri Kızı: ‘Prensim, siz bana güvenip içtiniz o iksiri. Sırf güvendiğiniz için ben onu büyülü hale getirdim ve size şifa yaptım’ demiş.

Prens o an sabretmenin, beklemenin ne kadar önemli olduğunu öğrenmiş. O peri kızına güvendiği için ve sabrettiği için iksirin zehirinden kurtulmuş.

Gökten üç elma düşmüş, üçü de sabırlı çocukların olmuş.