Dilara Öğretmenin Hikayesi

Pınar Öğretmenin Hikayesi

Küçük bir kasabada son zamanlarda garip hırsızlık olayları olmaya başlayınca, bu durum halkı çok huzursuz etmeye başlamış. Kasabalılar kendilerini bildi bileli kimsenin bir çöpü bile kaybolmazken son zamanlarda anlam veremedikleri hırsızlıklar yaşanıyormuş. Kimi gün bakkaldan bir ekmek, kimi gün manavdan 2 elma, kimi gün mandıradan 1 kase yoğurt çalınıyormuş.

Bunun basit bir hırsızlık vakası olmadığını anlayan esnaflar kendi aralarında bir toplantı yapmışlar. Herkes neyinin kaybolduğunu tek tek söylemiş. Çalınan şeyler hep yiyecekmiş ve maddi değerleri de o kadar fazla değilmiş. Burada kasaba esnafını düşündüren şey, kasabalarında yardıma ihtiyacı olan birisinin bulunduğuymuş. Bu kişi her kimse onu bulmaları ve ona yardım etmeleri gerektiğini düşünüyorlarmış. Çalınan yiyeceklerin az miktarda olması ve son hırsızlık olayının olduğu yerde küçük ayak izlerine rastlanması, bunu yapan kişinin henüz çocuk olduğunu düşündürüyormuş. Yardım edebilmek için bu çocuğu mutlaka bulmaları gerekiyormuş. Bunun üzerine tüm esnaflar hırsızlığın meydana geldiği gündüz vakitlerinde daha dikkatli olmaya karar vermişler.

Bir gün, iki gün derken üçüncü gün öğle vakitlerinde fırıncı Hasan amca küçük bir kızı ekmek kasasından ekmek alırken yakalamış. 6 yaşlarında, zayıf, sarışın bir kız olan çocuk yakalandığını anlayınca korkudan yaprak gibi titremeye ve sessizce ağlamaya başlamış. Üstü başı perişan halde olan ve boynunu bükmüş ağlayan küçük kızın halinden bu hırsızlığı aç olduğu için yaptığı anlaşılıyormuş. Hasan amca küçük kızı daha fazla korkutmamak için tuttuğu kolunu bırakmış ve ona; ” ağlama küçük kız sana bir zarar vermeyeceğim, belli ki ihtiyacın olduğu için ekmek ödünç almaya gelmişsin. Seninle bir anlaşma yapabiliriz istersen.” dediğinde, küçük kız ilk defa başını yerden kaldırıp adamın yüzüne bakmış. Masum gözleri yaşlı adamın içini acıtmış. Yumuşak bir sesle küçük kıza adını ve yaşını sormuş. Kız 6 yaşında olduğunu ve adının da Pınar olduğunu söylemiş. Hasan amca Pınar’a tüm olanları kendisine anlatmasını istemiş. Pınar’da hayatta yaşlı ninesinden başka kimsesinin olmadığını, onun ve kendisinin karnını doyurmak için hırsızlık yapmak zorunda kaldığını anlatmış. Yaşlı adam küçük kızın saçlarını okşamış ve ona sen hırsızlık yapmıyordun, senin gibi iyi bir kız hırsızlık yapamaz. Bizden borç olarak yiyecek alıyordun ama bunu bize söylemeyi unutuyordun, bundan sonra her gün gelip benden istediğin kadar ekmek ve simit alabilirsin demiş. Küçük kız ama benim param yok diye boynunu büktüğünde, yaşlı adam ona ileride büyüyüp iş sahibi olduğunda bana borcunu ödersin anlaştık mı küçük hanım dediğinde ilk kez Pınar’ın yüzü gülmüş.

Fırıncı Hasan amca Pınar’a bir poşete koyduğu ekmek ve simitleri vererek evine göndermiş. Bundan sonra her gün gelip bunlardan alabileceğini söylemiş. Küçük kız evine giderken mutluluktan havalara uçuyormuş. Yaşlı ninesi ve Pınar uzun zamandır ilk kez karınlarını tam anlamıyla doyurabilmişler ve fırıncıya bol bol dua etmişler. Fırıncı Hasan amca küçük kızı evine gönderdikten sonra tüm esnaf arkadaşlarına tek tek bu olayı anlatmış. Hepsi de onunla aynı şeyi düşünmüşler. Her gün tüm esnaflar ninesi ve küçük kızın yemesi için yiyecek verme kararı almışlar. Küçük kızı rencide etmemek için de borç olarak verdiklerini söyleyeceklermiş. Kasabanın iyi kalpli esnafları bu sözlerini yerine getirmişler, hatta sadece bu kadarla kalmayıp, el birliği ile Pınar’ı Liseye kadar okutmuşlar. Sonrasında kız üniversite okumak için kasabadan ayrılmış.

Aradan yıllar geçmiş Pınar genç bir öğretmen olduğunda da o küçük kasabayı ve oradaki iyi kalpli insanları hiç unutmamış. Hiç bir öğretmenin gitmeyi istemediği o küçük kasabaya gönüllü olarak gitmiş ve yıllar önce kendisine yapılan iyiliklerin karşılığını ödeyebilmek için sadece bir öğretmen değil, yardıma ihtiyacı olan herkese el uzatan bir insan da olmuş.} else {

Bir Yorum

  1. Nazar
    guzel
    19/12/2020 at 01:58

Yorum Bırakınız