Gece Konuşan Organlar

 

Vakit, gece yarısını geçmişti. Kalp, atışlarını yavaşlatmış; akciğer soluk alıp verme hızını düşürmüştü. Beyin ise, renkli bir rüyaya başlamıştı.

Mide:

-‘Of! Gözümü uyku tutmuyor. Ağzıma kadar tıka basa doluyum. İçimi sıkıntılar basıyor’ diye inlemeye başladı.

Beyin, hemen uyandı:

-‘Ne oluyor orada?’ diye sordu.

Karaciğer:

-‘Ne olacak, midenin gene uykusu kaçtı. Oburluğun sonu işte budur.’ Dedi.

Mide karaciğerin bu sözlerinden alındı:

-‘Bütün suç bende mi?’

Karaciğer:

-‘Aldığın fazla besinlerin bana da zararı dokunuyor. Onların getirdiği maddelerle uğraşırken yorgun düşüyorum’ dedi.

Karaciğer ve midenin tartışmasına toplardamar da karıştı:

-‘Kanımdaki yağların oranı gene yükseldi. Geriye zorlukla dönüyorum. Karaciğerin bu yağları düzene sokması gerekirdi’ dedi.

Karaciğer hemen kendini savundu:

-‘Sen de suçu bana mı yüklüyorsun arkadaş!’

Atardamar havasız kalmıştı:

-‘Susun artık! İşime engel oluyorsunuz. Ah, biraz daha temiz hava olsaydı keşke’ diye inledi.

Bu sözler üzerine Akciğer, soluk alıp vermeyi hızlandırdı. Ama temiz hava bir türlü gelmiyordu.

Beyin:

-‘Arkadaşlar! Birbirinizi suçlamayı bırakın. Siz görevlerinizi yerine getirdiniz’

Karaciğer hemen söze girdi:

-‘Şu mide dostumuz da görevini yapsa iyi olacak doğrusu!’

Beyin, mideyi savundu:

-‘Bu fazla yemeklerin sorumlusu mide değil arkadaşlar’ dedi.

Karaciğer şaşırdı:

-‘E, kim öyleyse?’

Beyin yanıt verdi:

-‘Kim olacak, sahibimiz! Biz bir insanın organlarıyız. Onun bu akşam yemeğini fazla kaçırması, sizleri böyle uykusuz bıraktı’ diyerek durumu açıkladı.

Akciğer:

-‘Ama temiz hava da yok. Oksijensiz kaldım. Hiç böyle zorluk çekmemiştim’ dedi.

Kalp:

-‘Arkadaşlar ben de gittikçe kötüleşiyorum’ dedi.

Beyin hemen duruma müdahale etti:

-‘Sahibimiz fazla yemek yediğinden hemen ağırlaştı, uykuya daldı. Her akşam yemeğinden sonra yaptığı gibi, bir gezinti yapmadı. Yatak odasının pencereleri de sıkıca kapalı duruyor. Dışarıdaki temiz hava içeriye giremiyor’ dedi.

Mide telaşlandı:

-‘Ne yapacağız öyleyse? Bunun bir çaresi yok mu?’

Kalp:

-‘Onu uyandıralım’ dedi.

Atardamar sordu:

-‘İyi de nasıl uyandıracağız?’

Beyin:

-‘Çok kolay. Şimdi ben korkulu bir rüya göreceğim. Kalp hızlı hızlı atacak. Ter bezleri ter salgılayacak. Sahibimiz de uyanmak zorunda kalacak’ dedi.

Mide sevinçle bağırdı.

-‘Yaşasın!’

Beyin:

-‘Susun da artık rüyaya başlayayım’ dedi.

Bütün organlar, derin bir sessizlik içine girdiler.

Beyin, hemen bir rüya düzenledi. İnsan, rüyasında karanlık bir kuyuya düşen oğlunu kurtarmak için çırpınıyordu. Kocaman bir yılan geldi, boynuna dolandı. O sırada kalp, “güm güm” diye sesli sesli attı. Ter bezleri, yağmur gibi ter salgıladılar. Adam, korkuyla uyandı. Alnı, boynu ter içindeydi. Yataktan heyecanla fırladı. Pencereyi açtı. Balkona çıktı. Derin derin solup alıp verdi. Sonra çocuk odasına gitti. Oğlu, mışıl mışıl uyuyordu. “Ne korkunç bir rüyaydı!” diye mırıldandı. Bir bardak maden suyu içti. Odaları dolaştı. “Galiba akşam yemeğini fazla kaçırmışım” diye düşündü.

Az sonra rahatlamış olarak yatağına yattı. Hemen uyudu, derin bir uykuya daldı.

Beyin:

-‘Geçmiş olsun çocuklar! Artık biz de rahat bir uyku çekebiliriz’ dedi.

 

Yorum Bırakınız