ŞARKI SÖYLEYEN AĞAÇ MASALI

Bir varmış bir yokmuş… Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, bundan uzun uzun yıllar önce, develer tellal iken,  pireler ise berber iken, ben küçükken ama dayımın da beşiğini tıngır mıngır sallar iken… Herkes başlamış koşmaya, ben dönmüşüm şaşkına. ‘Nereye gidiyorsunuz böyle?’ Diye sordum birine, dedi ki ‘Masal dinlemeye’… Masalı çok severim ben, dinler dinler uyurum ben. Tam ‘Beni de götür’ diyecektim ki aldı bir kuş beni kanadına, uçurdu periler diyarına… Periler diyarı ki bütün periler masallar anlatır sana… İşte o masallardan birini anlatacağım ben de sana…

Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, çok uzak diyarların birinde, büyük bir bahçe varmış. Bu bahçe bildiğimiz bahçeler gibiymiş ancak bir özelliği hariç. Bu bahçenin içinde şarkı söyleyen bir ağaç varmış. Bu ağacın ünü yakınlardaki tüm köylere yayılmış. Ağaç o kadar güzel şarkı söylüyormuş ki, köylülerin hepsi ağacın etrafında toplanıp eğlenceli vakit geçiriyormuş. Ağaç da kendisine gösterilen bu ilgiden memnun, marifetlerini gösterdikçe gösteriyormuş.

Günler haftaları haftalar da ayları bu şekilde kovalarken şarkı söyleyen ağacın methi taa ülkenin padişahının kulağına kadar gitmiş. Vezirlerinden birisi padişaha şarkı söyleyen ağaçtan bahsettiğinde padişah önce inanmamış. Hatta vezirine gülmüş, geçmiş. Ancak vezir çok ısrar edince ağacı gidip görmeye karar vermiş.

Günlerden bir gün padişah köylü bir adam gibi giyinerek halkın içine karışmış. Padişah böyle zamanlarda padişah olduğunu saklamak için hep köylü kılığına girerek girermiş köyün içine. Böylece kimse onun padişah olduğunu anlamaz, o da rahat rahat gezermiş tüm sokakları. O gün yine aynı şeyi yapan padişah vezirin öve öve bitiremediği şarkı söyleyen ağacı bulmak için uzun bir süre yürümüş. Ardından köyün dışına doğru olan büyük bahçenin içinde şarkı söyleyen ağacın sesini duymuş. Padişah kulaklarına inanamamış. Bu ağaç gerçekten şarkı söylüyormuş. Üstelik köylüler ağacın etrafında toplanarak kah eğleniyor, kah dans ediyor, kah gülüp oynuyorlarmış. Padişah köylülerin bu kadar mutlu olmasını hazmedememiş. Kendisi bu ülkenin padişahıymış ve en zengini imiş. Bu ağaç insanları mutlu ediyorsa bu mutluluk sadece ve sadece onun olmalıymış. Fakir köylüler ağacın eğlencesini yaşama hakkına sahip değilmiş.

Padişah gördüğü manzara karşısında duyduğu memnuniyetsizlik ve hatta kıskançlık ile sarayın yolunu tutmuş. Saraya girdiği gibi vezirini yanına çağırmış:

Padişah: ‘Yarın hemen o ağacı söküp sarayın bahçesine getiriyorsun. Benim odamın tam altına dikiyorsun. Bundan sonra o ağaç tüm şarkılarını sadece bana söyleyecek’ demiş.

Vezir padişahın talimatını yerine getirmek için hemen harekete geçmiş. Sabah olur olmaz yanına aldığı birkaç adam ve bahçıvan ile ağacı yerinden sökmek için yola koyulmuş.

Şarkı söyleyen ağaç, yeni bir günün sabahına yine çok mutlu başlamış. Güneş parladıkça neşesi yerine gelmiş ve güzel sesi ile şarkılarını söylemeye başlamış. O sırada tarlalarına giden köylüler de ağacın bu güzel sesi ile güne başlamanın keyfini çıkarmış.

Fakat o da ne! Padişahın veziri yanındakiler ile birlikte ağacı yerinden sökmesin mi? Köylüler ‘durun ne yapıyorsunuz?’ demeye kalmadan vezir hepsini kovmuş. ‘Padişahımızın emri, buna karşı mı geliyorsunuz’ diyerek bir de tehdit etmiş köylüleri. Zavallı insanlar susup kalmışlar, üzülerek ağacın sökülmesini izlemişler.

Şarkı söyleyen ağacı söken vezir ve adamları ağacı saraya getirmiş. Padişahın tam da istediği gibi odasının altına dikmiş. Beklemişler ki ağaç şarkılarını söylemeye devam etsin. Ancak ağaçta tık yokmuş! Vezir biraz daha bekleyelim demiş ancak ağaç yine ses vermemiş. Vezir en sonunda pes etmiş ve padişaha durumu bildirmiş. Padişah yine öfkeyle kükremiş:

Padişah: ‘O ağacın nasıl şarkı söylediğini ben duydum. Nasıl olur da burada ses çıkarmaz! Gerekirse birkaç gün hatta birkaç ay bekleyeceğiz, yine de o ağaçtan şarkı dinleyeceğiz’ demiş.

Günler, haftalar, aylar geçmiş ancak şarkı söyleyen ağaç sarayın bahçesinde değil şarkı söylemek sesini bile çıkarmamış. Padişah da artık boşuna beklediğini fark etmiş. Anlamış ki ağaç sadece kendi bahçesinde söylüyormuş o güzel şarkılarını.

Padişah yaptığının yanlış olduğunu anlamış. Ağacı sarayın bahçesinden söktürüp eski yerine diktirmiş. Ağaç daha bahçenin kökleri ile birleştiği anda o güzel sesi ile şarkılarını söylemeye başlamış. Hem padişah hem de köylüler bu duruma çok sevinmişler. Herkes bir arada ağacın şarkılarını dinleyerek, mutlu mesut yaşamışlar.

Gökten üç elma düşmüş, üçü de uslu çocukların olmuş.

Yorum Bırakınız